Tıbbı ve Aromatik Podcast

<b>Şehirden Köye Kaçış:</b> Köyde ilk kış, koliler, çamur ve tarla

Şehirden Köye Kaçış: Köyde ilk kış, koliler, çamur ve tarla

Şehirden Köye Kaçış
1
2
24.11.2023

Şehirden Köye Kaçış: Köyde ilk kış, koliler, çamur ve tarla bölüm 2’ye hoş geldiniz. Herkese merhabalar ben Selin,

Bir önceki podcastte köye yerleşme kararını nasıl verdiğimizden ve genel aşamalarımızdan bahsetmiştim sizlere. Bugün ise biraz daha köyümüzün genel özellikleri ve biz köyde neler yapıyoruz bunlardan bahsetmek istiyorum. Spotify üzerinden dinlemek için hemen aşağıdaki medya oynatıcıyı başlatabilirsiniz.


Youtube üzerinden dinlemek için hemen aşağıdaki medya oynatıcıyı başlatabilirsiniz.


Köye yerleştikten sonra önceliklerimiz evin ve  evin çevresinin düzenlemesiydi. Ancak yeni yıla 4 gün kaldığı için açılmayan kolilerden benim ilk görevim kızımı mutlu etmek için yılbaşı ağacını bulmaktı. Ortalık yangın yeri her yerde koliler, yerleşmeyen eşyalar ama yılbaşı ağacımız tamdı 🙂 bu bizim evdeki en çok güldüğümüz ilk anımızdır.
Bir yandan köydeki komşularımızla tanışalım, bir yandan ilçeye inip markete gidip gelme düzenini oturtmaya çalışıyoruz.10 Km de olsa ilçe merkezine her gün gidip gelmek hem fark ettirmeden günümüzden 2-3 saati alıyor hem de maddi olarak dikkat etmek gerekiyordu. Yıllardır alışmışız market evin altında, son yıllarda online marketler 1 parça bile unutsanız hemen çıkıp alıp geliyorsunuz. Burada unutma lüksünüz pek yok özellikle demirbaş ihtiyaçları.

Ocak ayı itibariyle çevre düzenlemesine ufak ufak başlandı ancak hava şartları bizi bu konuda oldukça zorladı. Yıllardır İzmir iklimine alışkın olduğumuzdan aşırı soğuk hava ve dehşet bir rüzgar var. Beni instagram üzerinden takip edenler bilir.  Evimizin tam manzarası karşı dağda sırayla dizilmiş rüzgar gülleri var. Arsa alım sürecinde, ay ne güzel manzara derdik sonradan aydınlandık. 🙂

Bölge aşırı rüzgar aldığından bu şekilde konumlandırmışlar rüzgar güllerini. Ben böyle bir rüzgarı hiç bir zaman yaşamamıştım. Öyle bir rüzgar ki takılmayan klima motorumuzu merdivenden aşağı atar kıvamda öyle düşünün.. Haliyle çevre düzenlemesi için sakin günleri bekledik. Havanın eksiye düştüğü zamanlarda kar görmemiş masum İzmirliler olarak sokak lambasının yansıyan ışığına bakardım sürekli havada toz uçuşsa kar yağıyor koşun diye herkesi ayağa kaldırırdım.

Şubat ayında  yoğun rüzgar ile beraber kar yağışı şiddetli bir şekilde başladı. Arka bahçe tellerini sıfırlayacak kadar kar yağdı. Eşim Sakaryalı, onlar yıllardır karla tanışık ancak o bile bu tarz bir kar görmediğini söyledi. Rüzgar bir yerden alıp bir yere fırlatıyor karları bazı alanlarda kar yok bazı yerlerde tepeler şeklinde ve aşırı sert bir kar var öyle ki  kardan adam yapamadık :)))

Normalde köylüler kardan yolların kapandığını 1 ay karın kalkmadığını falan söylediler bize ancak 10 gün içinde kar kalktı, herkes şaşkındı sanırım iklim değişikliğini yoğun bir şekilde hissettiğimiz bir kış oldu burada sağ olsun ekipler gelip biriken yerlerdeki karları kaldırdılar. Sadece tarlaya gidilen yolu açmıyorlarmış çünkü rüzgar oraya çok fazla kar yığıyor siz açıyorsunuz arkanızı dönüyorsunuz yine yığınlar. Öyle ki eşimle babam sabah hayvanlarımıza bakmak için normal açık yoldan gittiği tarlaya akşam kazma kürek yol açarak dönmek zorunda kaldılar.

Bizim köyde en alışkın olmadığımız durum çamurdu. Her yer toprak yol köyün iç kısımlarında kilit taş döşeli ama oralarda bile yolda çökmeler olmuş çamur yine de var. Özellikle bizim ev etrafı ve yollarımız hep toprak ve her yağmurda yoğun bir çamur çizmesiz gezmenize imkan yok. Kar sonrası çamuru söylemiyorum bile.

Şehirde iken doğumdan önce kurumsal bir firmada çalışıyordum. Doğum sonrası ayrıldım. Eşimde aynı şekilde köye yerleşme sürecine girildikten sonra kurumsal işinden ayrıldı. Gelelim köyde bizim neler yaptığımıza ve yapmayı planladığımıza, bizim zaten İzmir’de tavuk ve köpeklerimiz vardı. Öncelik tarlaya onlar için kümesler ve köpeklere kulübeler yapıldı. Hatta bunlar biz yerleşmeden inşaat aşamasındayken yapılmaya başlandı ve tamamlandı.

Kış ekim dönemini geldiğimiz ay itibariyle kaçırdık. O yüzden bir şey ekilmedi hemen tarlaya. Sağ olsunlar köyden komşularımız kış boyunca bizi sarımsaksız, soğansız hiç bırakmadı. Ispanağımızda oldukça boldu. Artık ıspanaklardan gözlemeler, yemekler, ıspanak kavurmaları neler neler yapıldı. Topraktan çıkıp hemen bize geliyordu ıspanaklar hatta şehirde aldığımız kadarda çamurlu değildi enteresan bir şekilde.

Dağ köyünde olduğumuzdan domuz, çakal çeşit çeşit yaban hayvanın olduğu bir bölgedeyiz. Ne ekelim dikelime karar  vermeden önce tarladaki ürünlerimizi nasıl koruruz kısmını düşünmeye başladık. Elektrikli çitlere baktık. Baya bir video izledik.  Bu sistem, bir elektrik akımı taşıyan tel veya kablodan oluşuyor. Yabani hayvanlar, bu tel veya kabloya dokundukları zaman yüksek yükte elektrik çarpar ve bu da onları tarladan uzak tutar. Ancak bu hayati bir tehdit oluşturmayan bir çarpma. Bu sistemin artılarını eksiklerini incelerken domuz yıkıp geçer dediler. Tekrar  telle çevirmeyi araştırmaya başladık. İlçemiz zaten küçük bir kaç tel çekimi yapan yerle görüştük fiyat aldık. Neredeyse tarlanın yarı fiyatına denk gelen fiyatlar aldık. 2-3 günde değişen fiyatlardan hemen karar vermemiz gerekiyordu. Hızlıca karar verdik 1 hafta içinde çevrildi.

Araştırmalarımız sonucu neler yapacağımız şekillendi. Köye yerleşip etrafta dolaşırken çok fazla böğürtlen
olduğunu farkettik.. Böğürtlen, kuşburnu, güvem eriği, alıç ve bu bitkilerin hepsinin ortak noktası gülgiller familyasından oluşuydu. Aslında aronyaya karar vermemizde bu şekilde hızlandı. Bulunduğunuz bölgenin doğal ikliminde en çok ne yetişiyorsa aynı familyadan bitki yetiştirmeniz daha sağlıklı olur.

Üzülerek söylüyorum ki son yılların popüler ürünü aronya dikmeye karar verdik. Aronya dediğimizde işin içinde olanlar sizde mi ya der gibi bakıyor ancak planlardan bahsedince bir iç rahatlaması geliyor. Çevreden çok fazla duymaya başladık işte 60 dönümde 80 dönümde aronya ekiliyor. Bu iş lavanta işine döndü dedim kendimce lavanta popülerdi herkes lavanta dikti. Şimdide aynısı aronya için başlıyor bence. Ancak benim zaten 4 dönüme yakın bir yerim var ve tek ürünle gitmek istemiyorum.

250 kök kadar aronya, denemelik biraz salep ve tıbbi ve aromatik bitkiler çeşitleriyle devam etmek istedik. Aronya hakkında size kısa bir bilgi vermek isterim. Çok kafa karışıklığı var bu konuda. Aronya meyvesini gösterdiğinizde çoğu kişi işte bizdeki it üzümü bu bizim dağda var bu falancanın bahçesindeki değil mi gibi tepkiler veriyor.

En yüksek antioksidan oranı ile bilenen yaban mersinidir bunu aksine, araştırmalar, aronya meyvelerinin, yaban mersini meyvelerine göre yaklaşık 15 kat daha fazla antioksidan içerdiğini gösteriyor. Aronya meyveleri, özellikle antosiyanin adı verilen bir antioksidan türünden zengindir. Antosiyaninler, güçlü anti-inflamatuar özelliklere sahiptir.

Aronya, Kuzey Amerika’ya özgü bir çalı türüdür. Üzümsü meyveleri, zengin antioksidan içeriği ile bilinir. Aronya meyveleri, siyah renkli, küçük ve yuvarlaktır. Tadı ekşidir ve taze olarak tüketilebildiği gibi, kurutulmuş, reçel, marmelat, meyve suyu, şurup ve liköre de dönüştürülebilir.

Dediğim gibi biz daha çok her şeyden biraz biraz toprağı yormadan, zehirlemeden, mono kültür değil de polikültür olarak gitmeyi hedefliyoruz. Polikültür aynı arazide birden fazla tarım ürününün yetiştirildiği tarımsal üretim sistemini ifade eder. Polikültür, genellikle sürdürülebilirlik ve çevresel faydaları nedeniyle tercih edilir.

Salep ise yine son yıllarda bence bu youtube kaynaklı ilgi arttı. Dönümde şu kadar para bırakıyor bu kadar para bırakıyor salebin bakımı kolay gibi efsanelerden dolayı. Ancak işin iç yüzü gene işin içine girmediğiniz zaman bilinecek gibi değil. Ekimi, bakımı, yabancı ot mücadelesi ilgi ve zaman isteyen bir şey.

Salep yetiştiriciliği hakkında bilmeniz gereken ilk ve en önemli bilgi, salep bitkisinin koruma altında olan endemik bir tür olduğudur. Bu nedenle çalışmalara başlamadan önce il-ilçe tarım müdürlüklerinden izin alınması gerekiyor. Biz haziran gibi yumrularımızı aldık. Ancak ilçe tarımdan çiftçi kayıt sistemine dahil olduktan sonra dikimini eylül itibariyle yaptık.

Özellikle yabancı ot mücadelesi sadece salep için değil her yetiştirdiğiniz bitkide sorun bizim mücadelemiz zehirle değil tek tek elle ve o yabancı otlar zamanında müdahale etmediğinizde çok fazla kökleniyor, haliyle sökmesi zorluyor.

Tıbbi ve aromatik bitkilerde ise istediğim çeşitlerden kendimiz çoğaltarak gidiyoruz. Tıbbi ve aromatik bitkilerde fide yetiştirmek için sera kurmak amacımız. Ancak kış aylarında gelen şiddetli rüzgarlar bizim bu fikrimizi sorgulamamıza sebep oluyor ara ara. Köyde 1 yılımız dolmak üzere o yüzden daha iyi neler yapabileceğimizi, yada nelerde daha başarılı olabileceğimizi tahmin edebiliyoruz. İmkanlarımızı yada imkansızlıklarımızı biliyoruz. Bir sonraki podcastte köydeki imkansızlıklarından bahsetmek istiyorum yerleşmeyi düşünen, yada hep mi hayatınız çiçek diyenlere ithafen olumsuzluklardan bahsetmek istiyorum.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim diğer podcastlerimden haberdar olmanız için beni takibe almayı unutmayın.

Diğer Haberler