Tıbbı ve Aromatik Podcast

Şehirden Köye Kaçış: Köyde sürdürülebilirlik ve bakış açımız

Şehirden Köye Kaçış: Köyde sürdürülebilirlik ve bakış açımız

Şehirden Köye Kaçış
1
5
10.01.2024

Şehirden Köye Kaçış: Köyde sürdürülebilirlik ve bakış açımız ile ilgili hazırlamış olduğumuz podcaste hoş geldiniz. Herkese merhabalar ben Selin. Biraz arayı açtım ama rahatsızdım belki sesimden de anlaşılacaktır. Lütfen kusura bakmayın. Bu ara fena salgın varmış bizde nasibimizi aldık. Herkes kendine dikkat etsin.

Şehirden köy yaşamına taşınmak, avantajları ve dezavantajları gibi konulardan  bahsettik. Şehirde yaşamış ve şimdi yaşamını köyde sürdüren biri olarak bu zamana kadar bazı farkındalıklar edindik. Bugün konumuz edinilen  farkındalıklardan bizim köyde sürdürülebilirlik adına neler yaptığımız sizin  şehirde neler yapabileceğiniz. Küçük adımalar büyük sonuçlar doğurur.

Spotify üzerinden dinlemek için hemen aşağıdaki medya oynatıcıyı başlatabilirsiniz.

Youtube üzerinden dinlemek için hemen aşağıdaki medya oynatıcıyı başlatabilirsiniz.

Şehirden Köye Kaçış: Köyde sürdürülebilirlik

Sürdürülebilirlik, basit ve anlaşılır tanımıyla, gelecek nesiller için kaynaklara zarar vermeden mevcut kaynakların verimli bir şekilde kullanılmasıdır. Bu yaklaşım, doğal kaynakların aşırı kullanımından kaynaklanan çevresel sorunları önlemeye, ekonomik büyümeyi dengelemeye ve toplumsal adaleti sağlamaya odaklanır. Gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılayabilme yeteneğini sürdürebilme ilkesine dayanan bir kavramdır.

Sürdürülebilirlik, çeşitli sektörlerde ve yaşam alanlarında uygulanabilir. Örneğin, sürdürülebilir tarım, enerji, inşaat, moda ve iş uygulamaları gibi birçok alanda sürdürülebilirlik prensipleri benimsenir. Bu, uzun vadeli bir dengeyi ve gezegenimizin kaynaklarını gelecek nesillere bırakma sorumluluğunu içerir. Peki bizler bu kaynakların ne kadarını  geleceğe aktarıyoruz.

Sürdürülebilirlik kavramı köyde nasıl farkında olmadan işliyor ondan bahsedeyim. En başta herkesin belirli büyüklüklerde toprakları var. Bu topraklarda kendine çocuklarına hatta torunlarına bile yetecek kadar ekip biçiyorlar. Hatta büyük dönümlerde. hayvanlar için ekip yazın toplayıp kışın hayvan yiyeceklerini temin ediyorlar. yani gıda konusunda bir geri döşümün mevcut. Ancak burada da şöyle bir sıkıntı var. Tarım ilacı demiyorum ben tarım zehiri diyorum bunun kullanımı mevcut. Ben kendi ürünlerimizde kullanmıyorum. Agrohomeapati yöntemini kullanıyoruz. Bu konu hakkında daha sonra detaylı bilgi vermeyi düşünüyorum ayrıca. Köyde bu zehir kullanımı ile ilgili ben ulaşabildiğim komşularımıza  zehri kullanmayın alternatif yöntemler var desem de görmeden ikna olmaları mümkün gözükmüyor şimdilik. Kaç yılın vermiş olduğu alışkanlıkla geleneksel yöntemde devam ediyorlar. Ancak bu zehir topraklarımızı zehirleyip geri dönülmesi zor bir duruma yol açıp. Toprak verimliliğimizi düşürüyor.

Bu arada ekip biçme demişken sosyal medyada şöyle bir serzeniş var işte herkes evinin önündeki bahçeyi eksin, isteyen balkonda bile yetiştirir falan. Arkadaşlar  o işler öyle olmuyor. Biz bunu İzmir’de evimizin bahçesinde denedik. Evimizin bahçesi kendine aitti. Sadece mutfaktan giriş vardı aldık domates, salatalık, biber fidesi toprağı hazırladık, gübreleme falan her şey on numara ama ürün alamadık alınanlar küçücük 3-5 taneydi. Bizim bahçemiz evlerin arasında yeterli hava ve ışığı alamıyordu. Bunu da böyle tecrübe ettik. Yani şehirlerde her evin balkonu, bahçesi hobi olarak bile ürün yetiştirmeye müsait olmayabiliyor. Olan harcadığınız suya oluyor ki suda bizim için en önemli konulardan biri şehirde yaşayanlar bunu şuan hissetmemiş olabilir ama bu şekilde çılgınca kullanım devam ettiği sürece bunu herkes su yokluğunu tadacak. Ve ilerde su savaşları olacak falan deniyor ya bu su savaşları sular kesildiğinde önce komşular arası başlayacak biz bunu yaşadığımız için biliyorum. Az bir su veriliyor diyelim günün belirli saati. Hemen herkes kendi işini yapmaya çalışıyor ama bir yandan da falanca bahçesini çok sulamış, o çok mu su depolamış, o niye bunu yapmış bu niye bunu yapmış gibi sürtüşmeler çıkıyor.

Su demişken bizim köyün nezdinde  bahçelerde sulama salma şekliyle ki bu en istemediğimiz vahşi sulama dediğimiz bir yöntem. Bunun yerine modern yöntemlerin kullanılması, buna teşvik edilmesi önemli aslında. Ancak burada da maliyetler devreye giriyor. Bu sene eylül gibi aronyaları toprakla buluşturduk biz suya ihtiyacımız olmadı ancak önümüzdeki sene için damlama sulama yöntemi olacak. Bahçenin kullanmadığımız bir bölümü var çok fala göllenme yapıyor hatta o kısıma bir sulama havuzumu yapsak gibi düşüncelerimiz var ama bakalım. Köylerde de bence sulama ve su kullanımı, sulama saatleri ile ilgili eğitimler falan verilse yerli halk için farkındalık oluşturur. .Köyde bir araya gelen herkesin ortak konusu aman bu sene güzel yağar inşallah geçen yaz çok sıkıntı çektik. Gelecek nesli bırakın  bizim önümüzdeki yaza suyumuz ne kadar olacak o bile meçhul sürdürülebilirlik adına yaptığınız her işin ucu suya dokunuyor aslında su en önemli konumuz.

Bir diğer önemli konumuzda şehirlerdeki israfı nasıl önleriz.

Şehirde yaşarken her çöp başında bayat ekmekler, marketlerin attığı gıdaları sıkça görüyorduk. Bunun sebebi daha önceki podcastlerde bahsettiğim ulaşılabilirlik bence.  Evde ekmek bayatladı hemen fırının önünden  geçerken ekmek alalım . Bir şeylere kolay ulaşamadığınız zaman bu böyle olmuyor. Bayat ekmek  yemem diyorsanız o bayat ekmeği de kullanacak başka yer buluyorsunuz kolay ulaşamayınca. O son ekmeğe kadar küflenmediyse değerlendiriyorsunuz.

Burada hiç bir şeyin ziyan olması mümkün değil. Köpekler, tavuklar, koyunlar keçiler bu atıkları rahatlıkla yiyor. Ağırına, ahılına, damına giden herkesin elinde birer poşet gün sonu evden çıkan evsel atıklar hayvanlara gidiyor. Şehirde yakınlarımıza ziyarete gittiğimde çöpe giden soğan kabukları domates kabukları kısacası evsel atıklar canımı baya yaktı. Hatta kayınvalidemdeki evsel atıkları aracımızla gittiğim için dolaba koyup sakladım köye getirdim. Şehirdeyken bende o kabukları çöpe atan biriydim ve bu benim gözüme hiç batmazdı. Âmâ o zaman ki bene şu açıdan kızıyorum kompost yapabilirdim. Bunu araştırabilirdim buda benim  kendi öz eleştirim olsun. Şehirde yaşayanlara da bazı durumlarda kızamıyorum sabah hava aydınlanmadan evden çık bütün gün çalış akşam eve gel, zaten şehirler kalabalık trafik yorucu hele birde evliyse çocuklar, eş, ev sorumluluğu derken birde kompost mu yapacağım onu bunu  mu ayıracağım diyebilirler ben haksız görmüyorum. Ama daha iyi bir gelecek bırakmak için, gezegenimize daha faydalı olmak için bir kere kompost kutusu hazırlayıp buna başlasanız kendinizi daha rahat hissedeceksiniz  içine koyacağınız her şey sizin evinizden çıkıyor zaten. Sıfır atık yada sürdürülebilirlik modern dünyada bence bir pazar haline geldi. Ben buna karşıyım ya isteyen tabi ki alsın ama öyle bir sistem var ki kompost ile ilgili sıfır bilgi sahibi olan birisi girip o hazır yapım kovaları görünce dünyanın parası baştan hevesi kaçıyor. Halbuki Elimizdeki dönüştürmek her zaman daha iyidir. Youtube da bir ufak araştırma yaptığınızda evde yapabileceğiniz materyallere ulaşabiliyorsunuz .

Köy yaşamı ile beraber kompost yapımına bende başladım. az önce bahsettiğim gibi mutfaktan çıkan bütün evsel atıklar hayvanlara gittiği için çokta kompost yapılacak ürün kalmıyor elde açıkçası. Çay posaları patates kabukları  gibi kısımlar kalıyor. Evden çıkan havlu kağıt ve tuvalet kağıdı kartonları gibi kısımları kullanıyorum. Instagram hesabımda bahsetmiştim. Biz şu anlık kendi kendimize yetmeye çalışan bir küçük aile çiftliğiyiz. Kendi  yetiştirdiklerimize yetecek kadar solucan gübresi üretmeyi planlıyoruz. Böylelikle dönüştüremediğimiz atığımız neredeyse kalmayacak.

Aslında şehirlerde sürdürülebilirlik çok  basit ufak adımlarla başlayabilir ki biz bunu zaten büyüklerimizden hep gördük. Her mahallenin kendine ait bir ayakkabı tamircisi, bir terzisi vardı. Şimdilerde ayakkabı tamircisi uzun zamandır görmedim şehirde varsa da tek tük . Benim küçükken oturduğum mahallede bir terzi amcamız vardı çok yaşlıydı. Ondan sonra bu işi kim devam ettirecek meçhul. Bir kaç avm de gördüm kuru temizlemeci içerisinde de ufak bir terzi. Buda bence bütünün bir parçası avm sadece terzi için gitmeyip girmişken dur bir şeyler bakalım tüketelim de tüketelim. Bu arada köyde kıyafet ve ayakkabı durumu şöyle  biz eskiyen kıyafetleri ayrı bir yere ayırıp tarlada giymek için kullanıyoruz. Daha küçük bir ilçe olduğundan sanırım aşağıda 3 tane ayakkabı tamircisi gördüm. Büyük şehirlerde ise yüksek nüfuslu ilçelerde bile 1 ayakkabı tamircisini zor buluyorduk. Bence bu birazda el beceresine bağlı bir şey olduğu için son dönemin kanayan yaralarından.

Bir neslin aman okuyun üniversiteye gidin baskılarıyla zanaat öğrenen genci ne kadar kaldı bilinmez. . Ben meslek lisesi mezunuyum ki meslek liseleri bence ülkenin en önemli yerlerinden . Zanaat öğreniyorsunuz bir kere. Ancak ben lisedeyken bile meslek lisesine gidiyorum deyince hım mm olsun ya diyerek küçümseyerek bakardı insanlar bir fen lisesi bir süper lise furyası vardı. Bakın ben buna karşı değilim herkes istediği yere gitsin ama bu statü gibi görülen lise ayrımları  yüzünden bir nesil meslek lisesinden soğudu. Meslek lisesinde benim bitirdiğim bölüm Benim bitirdiğim bölüm benim tıbbi ve aromatik bitkiler okumamı sağladı. Daha sonrasına tarım yapabilecek  alt yapıyı verdi bana ve ben üretmeye çalışıyorum. Herkes doktor, mühendis, yada masa başı işi olacak diye bir şey yok. Zaten masa başı 9/5 iş güzellemesinden  gençler üretmiyor. Bu ülkenin tarım hayvancılık yapacak gence, marangoza, terziye de ihtiyacı var. Bu zanaatlar sürdürülebilirliğin bir parçası aslında bana göre.

Neyse çok fazla konumuz dışına çıktık . Şehirlerde sürdürülebilirliğe geri dönelim. Basit adımlardan bir kaçı, naylon poşet kullanımını bırakıp bez çanta kullanmak, en önemlilerinden kahve zincirlerine gittiğinizde kendi termosunuzu götürmek gibi. Şimdi söyleyeceğim şeyi aslında her yerde görmüşsünüzdür çünkü kabak lifini kapan bulaşık süngerini nasıl bıraktım diye reels çekiyor. Aslında bu güzel bir farkındalık ama bütüncül olarak diğer adımları da tamamlayabiliyorsa. Kabak lifi ile bulaşık yıkıyorsun ama çocuğuna bir doğum günü yapıyorsun bardak tabağı kağıt kullanmanı geçtim masa örtün bile tek kullanımlık. Bir dönem herkese tek kullanımlık şeyler büyük rahatlığı empoze ettiler, şimdi de tek kullanımlık şeylerin zararlarını anlatmaya çalışıyoruz. Tek kullanımlık her ürünün yerine sürdürülebilir bir alternatif bulmak lazım. Örneğin streç film, yoğun kullanılan önemli ölçüde doğaya zarar veren bir atık bunun yerine balmumu kumaş  alternatifimiz var gibi.

Sürdürülebilirlik önce evimizden, mutfağımızdan, sonra giydiklerimizden başlamalı. Ufak adımlarla başlayıp devamı geldiğinde sizde kendinizi rahatlamış hissedeceksiniz. Bir anda değişmek zor anlıyorum. Ancak gezegenimizin değişime, gelişime ihtiyacı var. Bireysel olarak yaptığınız ufak değişiklikler çevrenizde de olumlu gelişmenin başlangıcının oluşturacak. Beni sonuna kadar dinlediğiniz için teşekkür ederim. Diğer podcastlerimi dinlemediyseniz dinlemenizi tavsiye ederim. Sosyal medya hesaplarımdan bana ulaşarak  merak ettiğiniz konular için öneri de bulunabilirsiniz. Beni takip etmeyi unutmayın.

Diğer Haberler