Tıbbı ve Aromatik Makaleler

Arı Ürünleri ve İnsan Sağlığı Açısından Önemi

Arı Ürünleri ve <b>İnsan Sağlığı</b> Açısından Önemi

Zengin bitki gen kaynagina sahip olan ülkemizin tüm bölgeleri aricilik yapmak için uygun bir ekolojik yapiya sahip bulunmaktadir.

Arı Ürünleri ve İnsan Sağlığı Açısından Önemi, son yillarda  dünyada  “Apiterapi “ adi verilen arı ürünleri ile tedavi yöntemleri  hizli bir gelisme göstermistir.  Arıcılık aktivitelerinden elde edilen ürünler; bal,polen, propolis,  arı sütü, ari zehiri gibi ürünlerdir. Bu ürünler halk arasinda birçok hastaliklara karsi tedavi amaciyla kullanilmaktadir. Bal, propolis, ari sütü mükemmel bir antibakteriyel özellige sahiptir. Arı zehirinin antiromatizmal özelligi   bulunmakta,  polen  immünolojik hastaliklarin tedavisinde kullanilmaktadir.
Anahtar Kelimeler: Bal, polen, ari sütü, propolis, ari zehiri, tedavi yöntemleri.

Zengin bitki gen kaynagina sahip olan ülkemizin tüm bölgeleri aricilik yapmak için uygun bir ekolojik yapiya sahip bulunmaktadir. Ari gen merkezlerinden biri sayilan Türkiye
4.2 milyon  koloni  varligi 67 bin ton  bal ve 3500 ton bal mumu üretimi ve 11.0 milyon dolar  degerinde  aricilik ürünü dis satimi ile  sayili ülkeler arasinda bulunmaktadir (Firatli ve ark. 2000)
Aricilik faaliyetleri sonucu, insan  sagligi  açisindan  çok  önemli  ürünler üretilmektedir.  Arıcılık  ürünlerinin  tedavi  amaciyla  kullanilmasi  çok  eski  zamanlara  dayanmakla  birlikte,  bu  konuda  arastirmalarin  yapilmasi  ve  apiterapi  merkezlerinin  kurulmasiyla  günümüzde de güncelligini  korumaktadir.

Son yillarda  dünyada özellikle Çin’de “Apiterapi” adi verilen arı ürünleri ile tedavi yöntemleri hizli bir gelisme  göstermistir. Ülkemizde ise  arı ürünlerinin  sagliga faydali oldugu bilinmekle birlikte bu ürünlerin tibbi özellikleriyle ilgili  yeterli  arastirmalar  yapilmamaktadir. Bal,  polen,  propolis,  arisütü,  ari  zehiri  gibi  aricilik  ürünleri çesitli  hastaliklarin  tedavisinde  kullanilmaktadir. Bu  ürünlerden  propolis  mükemmel  antibiyotik  olarak,  arisütü,  zengin  enerji  besin  ve  hormon  kaynagi  olarak  bilinmekte  ve  besleyici  degeri  yüksek  olan  bal  ve  polen de  yine  bir  grup  hastalik  ve  enfeksiyonlarin  tedavisinde  kullanilmaktadir.

Bal

Bal “bitkilerin çiçeklerinde bulunan nektarlarin veya bitkilerin canli kisimlariyla bazi es kanatli böceklerin salgiladiklari tatli maddelerin bal arilari tarafindan toplanmasi, vücutlarinda bilesimlerinin degistirilip petek gözlerine depo edilmesi ve buralarda olgunlasmasi sonucunda meydana gelen koyu kivamda tatli bir üründür”, seklinde tanimlanmaktadir (Anonim 1990 ).
Balin rengi, açik saridan koyu esmere kadar degisiklik göstermektedir. Bunun yaninda koyu renkli ballarin açik renkli ballardan daha fazla mineral madde içerigine sahip asidik yapida olup bilesimi alindigi kaynagin cinsine, üretim dönemine ve üretim yöntemine  göre farklilik gösterebilir (Genç 1993; White 1984).

ABD’de 490 bal örnegi üzerinde yapilan analiz sonucunda süzme balin bilesimi çizelge 1’de verilmistir. Çizelge 1 incelendiginde %79.59 oraninda sekerler, % 0.57 oraninda  asitler, % 0.26 oraninda  protein, % 0.17 oraninda mineral maddeler ve % 2.21 oraninda seker alkolleri, tanninler, asetil kolin, enzimler, vitaminler pigment, aroma ve tat maddeleri bulundugu görülmektedir (White 1984) .

Bal temel olarak besin maddesi ve enerji kaynagi olarak kullanilmakta bunun yani sira insan sagligi bakimindan da önem tasimakta çesitli hastaliklarin tedavisinde kullanilmaktadir (Schmidt 1997). Bazi bakteri türlerinin büyümesi için optimum pH’ nin 7.2-7.4 arasinda olmasi gereklidir. Minimum düzeyde ise Escherichia coli ‘nin gelismesi için pH’ nin 4.3; Salmonella sp. ‘nin, 4.0; Streptococcus pyogenes ‘in 4.5 olmasi gereklidir. Bundan dolayi, sulandirilmamis balin asitligi önemli bir antibakter¦iyel faktördür (Molan 1997). Balin mide ve bagirsaklar üzerine olan iyilestirici etkisi bugün çogu kimse tarafindan kabul edilmektedir. Bal yara ve yaniklarin tedavisinde kullanilmakta (Postmes ve ark. 1997), yara ve yaniklarin tedavisinde kullanilan krem ve antibiyotiklerin, yara izi ve yara kabugu gibi olumsuz etkileri bulunmakta, bal kullanilmasiyla bu olumsuz etkiler görülmemekte ve yaniklara karsi kullanilan silver sulfadiazine yerine bal kullanilmaiyla iyilesme daha kisa bir süre içinde gerçeklesmektedir (Schmidt 1997).

Bal kronik sindirim sistemi hastaliklarindan özellikle peptik ülser ve hazimsizliga (Al Somai ve ark. 1994; Schmidt 1997; Molan 1997), duodenal ülsere (Salem 1981; Haffejeei ve Moosa 1985) çocuklarda ise bakteriyel gastroenteritis’e karsi etkili bir sekilde tedavi amaciyla kullanilmaktadir (Haffejeei ve Moosa 1985).

Bal antibakteriyel özelligi ile agiz, bogaz ve brons enfeksiyonlarina karsi kullanilmaktadir (Krell 1996). Bunlarin yaninda bal cildi besleyici ve nemlendirici krem olarak çesitli ülser, yara ve yaniklara karsi ilaç olarak kullanilmaktadir (Hutton 1996; Armon 1980; Dumronglert 1983).

Tibbi bitki ekstraktlariyla beslenen bal arisi kolonilerinden elde edilen ballarin, lârenjite, üst solunum yollari enfeksiyonlarina, kronik ülser ve yaralara karsi kullanildigi belirtilmektedir (Rosenblat ve ark. 1997).

Klinik arastirmalarda ise gözde, katarakt hastaligina, konjiktivit ve çesitli kornea rahatsizliklarina karsi, direkt gözün içine uygulanarak kullanildigi bildirilmektedir (Krell 1996).
Balin seker hastalari için uygun oldugu bilinir ancak bal yüksek seker içerigine sahiptir. Bununla birlikte seker hastalari için sekerli bir üründen daha iyi oldugu bildirilmistir (Katsilambros ve ark. 1988). Esit kaloriye sahip diger gidalarla bal karsilastirildiginda balin daha az insülin içerdigi ancak tüketildikten kisa bir süre sonra kandaki seker oraninin ayni veya biraz daha yüksek oldugu belirlenmistir. Bal ve ayni miktarda sukroz tüketimi karsilastirildiginda kan seker oraninin bal tüketimiyle daha düsük oldugu belirlenmistir (Shambough ve ark. 1990).

Böbrek fonksiyonlarini düzenleyici, uykusuzlugu giderici, ates düsürücü etkileri bulunmakta, kalp, dolasim sistemi hasatliklari, karaciger rahatsizliklarina karsi kullanilmaktadir. Nekahet durumundaki hastalara % 20-40 balli su solüsyonu enjekte edildikten sonra genel durumun iyilesdigi bildirilmektedir (Krell 1996).

Balin antifungal aktivitesinin de bulundugu, ancak birçok mantar türlerine karsi bu aktivitenin test edilmedigi bildirilmektedir. Bunlarin yaninda, sigir ve keçilerde, sagmal hayvanlarda görülen mastitise karsi balin kullanilmasiyla basarili sonuçlar alinmaktadir (Molan 1997). Son yillarda ise travmatolojik hastaliklarin tedavisinde de balin kullanildigi bildirilmektedir (Feraboli 1997).

Balmumu

Bal mumu isçi arilarin 12-18 günlük yas dönemlerinde 4, 5, 6 ve 7. abdominal segmentlerdeki mum salgi bezlerinden salgilanan bir maddedir. Rengi salgilandigi anda beyaz olmasina ragmen, daha sonra koyulasarak sariya veya kahverengine döner. Arilar bu maddeyi yavru yetistirmek, bal ve polen depolamak üzere gerekli depo gözlerini örmek için salgilarlar. Günümüzde peteklerin bali süzüldükten sonra geriye kalan örülmüs petek mumlari eritilip yabanci maddelerden ayrilarak tekrar aricilikta kullanilmaktadir (Genç 1993; Schmidt 1997).

Balmumunun kimyasal yapisi çizelge 2′ de verilmistir. Çizelgede görüldügü gibi, balmumunda, degisik oranlarda, monoesterler, diesterler, triesterler, hidroksi ve poli esterler, asit ve poliesterler, uzun zincirli hidrokarbonlar, ve uzun zincirli yag asitleri bulunmaktadir (Schmidt 1997).

Bal mumu, aricilik sektöründe temel petek yapiminda, marangozculukta agaçtan yapilmis esyalarin parlatilmasinda, parke vernigi yapiminda ve boya endüstrisinde çesitli amaçlarla kullanilir. Küçük heykel ve biblo endüstrisinde, madeni kap ve sise kapaklarinin yapiminda yine bal mumundan yararlanilir. Ayrica isik kaynagi olan mum üretiminde, parfümeri endüstrisinde, kozmetikte dudak boyasi yapiminda kullanilir. Bunlarin yaninda insan sagligi açisindan çesitli merhem türü ilaçlarin yapiminda, ayrica yüz kremlerinin yapiminda ve disçilik alaninda da bal mumu nun kullanildigi bildirilmektedir (Sönmez ve Atlan 1992; Schmidt 1997; Krell 1996).

Polen

Polen “ Çiçekli bitkilerde, çiçeklerin erkek organlarinin (stamen) üst kisminda bulunan anterlerin içindeki polen kesecikleri içerisinde yer alan erkek hücre tasiyan burusuk, dikenli, yagli ve yapiskan yapida bal arisi tarafindan toplanan kurutulmus çiçek tozlaridir “ seklinde tanimlanmaktadir (Anonim,1989 a). Polen arilarin büyüyüp gelismelerini tamamlamalari, salgi bezlerinin gelismesi için gerekli olan baslica protein kaynagidir. Polen olmadigi takdirde koloninin yavru yetistirip hayatini devam ettirmesi imkansizdir (Schmidt 1997).
Polenin bilesimi, bitkisel kaynaklara ve üretim yöntemine göre farklilik arz etmektedir. Schmidt (1997)’nin bildirisine göre, çizelge 3’de görüldügü gibi polenin bilesiminde degisik oranlarda mineral maddeler, karbonhidratlar, protein ve lipitler bulunmaktadir. Külün esas kompozisyonunu ise potasyum, kalsiyum, magnezyum, fosfor olusturur. Iz elementler olarak çinko, bakir, nikele rastlanir. Karbonhidratlar olarak indirgenmis ve indirgenmeyen sekerler ile nisasta bulunur. Ayrica polenin yapisinda organik asitler, serbest amino asitler, nükleik asitler, enzimler, tiamin, niasin, riboflavin, pridoksin, pantotenat, folik asit, biotin bunlarin yaninda vitamin C, karoten, vitamin E ve gelisme regülatörleri bulunmaktadir. Polen insan beslenmesi için çok büyük bir öneme sahiptir. Büyümeyi hizlandirmakta, yorgunlugu gidermekte, kansizligi önlemekte, metabolizmayi düzenleyici etkileri bulunmaktadir (Genç 1993; Schmidt 1997).

Polen besin degeri bakimindan, diger tarimsal ürünlerle karsilastirilmis ve domates, kabak, fasulye, elma, ekmek ve ete göre daha fazla oranda protein, Fe, tiamin, riboflavin, niacin içerdigi bildirilmistir. (Schmidt 1997).

Zengin besin madde içerigine sahip olan polenin, buzagi, broiler ve domuz gibi bazi çiftlik hayvanlarinin rasyonlarina katilmasiyla canli agirliklarinin arttigi belirtilmistir (Krell 1996).

Polen alerjisi, istahsizlik, bas agrisi, bulanti,kusma, karin agrisi,ishal,kasinti gibi reaksiyonlarla kendini gösterir ve bazen anafilaktik sok da görülebilir. Polen, polen alerjisi

olan kisilerin tedavisinde büyük bir kaynak olarak (Schmidt 1997), tipta ayrica prostat hastaliklarinin tedavisinde kullanilmaktadir ( Ask – Upmark 1967).
Polenin insan ve hayvanlari X isinlarinin zararli etkilerinden koruduguna dair bazi bilimsel çalismalar da bulunmaktadir (Schmidt ve Buchmann 1992). Fareler üzerinde yapilan bir çalismada polenin, karaciger hasatliklarina karsi iyilestirici bir etkiye sahip oldugu bildirilmistir (Habib ve ark. 1995). Fareler üzerinde yapilan bir baska çalismada polenle beslenmenin gebelik döneminde vücut agirliginda artis sagladigi, toplam protein ve albüminde yükselmenin oldugu ve polenle beslenmeyenlere göre fetüste ölüm oraninin daha düsük oldugu belirlenmistir (Xie ve Li 1994).

Arı Zehiri

Ari zehiri “Arilarin zehir torbasinda olusan ve içerisinde baslica mellitin, apamin, MCD- peptidi, histamin, hyaluronidaz, fosfolipaz- A2 bulunan , keskin kokulu, aci tadda, sarimtirak renkte, sivi, hava ile temasinda çabuk kuruyup kristalize olan bir maddedir” seklinde tanimlanmistir (Anonim 1989 c).
Ari zehiri, arilarda zehir torbasina bir kanal ile baglanan, asit ve alkali salgi bezlerinde üretilerek zehir torbasinda depolanir. Bu salgi ari soktugu zaman igne içerisindeki zehir kanalindan sokulan kimseye enjekte edilir. Yeni ergin hale gelmis bir günlük arilarda bir miktar ari zehiri mevcut olmasina ragmen, bu dönemde ignenin henüz sert olmamasi nedeniyle sokamazlar. Ikinci günden itibaren asit salgi bezinin aktivitesi artar ve 16-19 günlük arilarda ari zehiri üretimi en yüksek seviyeye ulasir. Bir aridaki zehir miktari mevsime ve arinin yapisina göre 0.05-0.3 µl/ari olacak sekilde degisiklik gösterir (Habermann 1972).

Ari zehirinin bilesimi çizelge 4’de verilmistir. Çizelgede de görüldügü gibi, ari zehirinde, Mellitin, Fosfolipaz A, Apamin, Hyaluronidase, MCD peptidi, Histamin bulunmaktadir (Schmidt 1997). Avrupa’da uzun yillar ari zehiri, eklem rahatsizliklarinda , özellikle romatizmal hastaliklarda kullanilmaktadir (Genç 1993), ayrica gribal enfeksiyonlarda ve ortopedik hastaliklara karsi kullanilmakta, iltihap kurutucu ve analjezik (agri kesici) etkileri bulunmaktadir (Feraboli 1997).

Amerikan Apiterapi Birligi, günümüzde mafsal iltihabi (arterit), doku sertlesmesi, deri veremi, yaslilarda görülen deri sertlesmesi, kronik yorgunluk sendromu, yara izi, deri kanseri, ekzema gibi hastaliklarin tedavisinin ari zehiri ile yapildigini bildirmistir (Cherbuliez 1997). Arı zehiri temel olarak immünolojide, alerjik hastalarin tedavisinde, bunun yaninda romatizmal hastaliklarda, gut hastaliginda, sclerosis ‘de (doku sertlesmesi), ayrica scleroderma (yaslilarda görülen deri sertlesmesi) ve astimi da kapsayan çesitli immünolojik hastaliklarin tedavisinde de kullanilmaktadir (Schmidt 1997).

Bunlarin yaninda, ari zehiri, epilepsiye (Ziai ve Blume 1990), bir çok arthritis çesitlerine, bazi kanser çesitlerine ve bogaz enfeksiyonlarina karsi (Anonim 1993) migrene, kolesterole karsi (Kel’man 1960), sinüzite (Fotin ve Gelmedova 1981), kansere, ülsere, astima (Krell 1996) tedavi amaciyla kullanilmaktadir.

Arı Sütü

Ari sütü “ 5 ila 15 günlük isçi arilarin alt çene (mandibular) ve bogaz (hypopharyngeal) bezlerinin salgilarindan birisi olup ana ari gözlerine asilanan larvalarin beslenmesine yarayan, ancak ana ari gözlerine asilama yapildiktan sonra 36-48 saat zarfinda toplanan pelte kivaminda, kemik renginde, kendine has bir kokuya ve yakici bir tada sahip gidadir” seklinde tanimlanmistir (Anonim 1989 b)

Arisütünün kompozisyonu , arilarin dogal beslenmesine, mevsime ve larvanin yasina,üretim yöntemine göre degismektedir. Suda eriyen pH ‘si 3-5 olan arisütünün yapisinda proteinler, lipitler, karbonhidratlar bulunmaktadir (Çizelge 5). Dinçlik, zindelik sagladigi, hücre yenilemesine katkida bulundugu düsüncesi nedeniyle, insanlar tarafindan yaygin olarak tüketilen ari sütünün çok düsük miktarlarda, ptrein, neopterin,biopterin, ksantopterin gibi biyolojik aktif maddeler ile hormonlar içerdigi bildirilmistir (Rembold ve Dietz 1965).

Ari sütü en fazla brons astimi, damar sertligi, mide ve bagirsak hastaliklari, romatizma gibi rahatsizliklarin tedavisinde kullanilmaktadir. Bunlarin yaninda yüksek tansiyonu önleyici, böbrek ve idrar yolu rahatsizliklarini düzenleyici özellikleri vardir. Ari sütü zihinsel ve bedensel yorgunluklarin giderilmesine karsi ve ciltteki kirisiklik ve sivilcelere karsida etkili bir sekilde kullanilmaktadir (Anonim 1992). Ari sütünün kandaki kolesterol, toplam lipit, fosfolipit, trigliserid, β -lipoprotein seviyelerini düsürmekte, tansiyon düsürücü ve damar genisletici aktivitesi bulunmakta, insülin benzeri peptidleri içermesi nedeniyle hipoglisemik (Kan sekerini düsürücü) ve immünolojik etkisi bulunmaktadir. Bunlarin yaninda cilt ve saç hastaliklarindaki tedavi edici, cinsel fonksiyonlari düzenleyici etkileri bulunmakta ve hücre onarici ve gençlestirici etkilere sahip bulunmaktadir ( Meydanoglu 1985).

Yapilan in vitro çalismalar ari sütünün, yapisinda bulunan HDA (Hidroksi desenoik asit)’ den dolayi antibakteriyel özelliginin bulundugunu göstermistir Bu özelligi ile ari sütü Escherichia coli, Salmonella, Proteus, Bacillus subtilis ve Staphlococcus aureus’un gelisimini engellemektedir (Yatsunami ve Echigo 1985).

Son yillarda yapilan klinik çalismalarda ise kemoterapi ve radyoterapi uygulanan lösemili çocuklarda ari sütünün canli agirlik artisiyla birlikte kandaki beyaz küre, nötrofil ve lenfositlerin artmasina neden oldugu saptanmistir (Kaftanoglu ve Tanyeli 1997).

Propolis

Propolis “ Isçi arilarin bitkilerin filiz ve tomurcuklarindan topladigi, reçinemsi maddeleri ve bitki salgilarini baslarinda bulunan guddeler tarafindan salgilanan enzimlerle biyokimyasal degisiklige ugratarak olusturduklari kirli saridan, koyu kahverengine kadar degisen renkte ve oda sicakliginda yari kati halde olan bir maddedir” seklinde tanimlanmistir (Anonim 1989 d).
Propolisin, insan tüberküloz basilini de kapsayan Gram pozitif basilluslara karsi antibakteriyel etkiye sahip oldugu bildirilmistir (Grang 1990). Propolisin kompozisyonu konusunda çesitli arastirmalar yapilmistir. Propoliste balmumuna rengini veren flovanoidlerin (esansiyel yaglar, ayrica cinnamyl alkol, cinnamic asitin, eser miktarda vanilin oldugu bildirilmistir. Propolisin kimyasal yapisi bitkisel orjine bagli olarak farklilk arz etmektedir. Scheller (1990) çalismasinda propolisin bilesiminde, reçine, mumlu bitkiler, essansiyel yaglar, polen ve organik maddeler ile mineral maddeler bulundugunu bildirmistir (Çizelge 6 ).

Propolis spreylerinin solunum yoluyla alindiginda romatizmaya ve astima iyi geldigi, gut hastaliginin tedavisinde ve sinirleri yatistirmada kullanildigi bildirilmektedir (Krell 1996). Bunlarin yaninda propolisin beyin cerrahisinde kanamayi engelledigi , yine %2’ lik propolisin genel olarak merhemlerin antibakteriyel etkilerini artirdigi bildirilmektedir (Ghisalberti 1979).

Propolisin antidiyabetik aktivitesi bulunmakta, ayrica kapilleri güçlendirmekte, doku yenilenmesini saglamakta, habis tümör hücrelerinin gelisimini engellemektedir. Propolis doku yenileyici, bakterisid ve fungisid özelligi ile kozmetikte çesitli kremlerin yapiminda kullanilmaktadir (Krell 1996).

Kronik vajinitis, serviks uterinin lezyonlari gibi disi genital sistemin önemli patojenlerinin tedavisinde propolis sprey veya merhemleri lokal olarak kullanilmaktadir (Roman ve ark. 1989). Propolisin anestezik etkisinin de bulundugu, bu etkinin propolisin içinde bulunan esansiyel yaglardan kaynaklandigi bildirilmektedir (Scheller 1990).

Genel olarak tipta kardiyovasküler ve dolasim sistemi hastaliklarinda, dermatolojide, doku yenilenmesi, ülser, ekzema, yara ve yaniklara karsi (Iwasaki 1990) kanser tedavisinde, immun sistem ve sindirim sistemi hastaliklarinda tedavi edici olarak, karaciger rahatsizliklarina karsi ise koruyucu olarak kullanilmaktadir ( Krell 1996).

Ayrica propolisin anti imflamator özelliginin oldugu (Buscigho,1988), dermatitlere karsi antibakteriyel krem olarak kullanildigi (Iwasaki 1990) ve doku yenileme özelligine sahip oldugu (Dubaj 1988) bildirilmektedir.

Sonuç

Aricilik faaliyetleri sonucu üretilen ürünlerin besin maddesi olarak tüketiminin yaninda çok genis kullanim alanlari bulunmaktadir. Bu ürünlerden bal, kan dolasimini kolaylastirmakta, uykusuzluk ve sinirlilik durumlarinda sakinlestirici etki yapmakta, bakteriyel hastaliklara, yara ve yaniklara, sindirim sistemi hastaliklarina, üst solunum yolu enfeksiyonlarina karsi tedavi amaciyla kullanilmaktadir.

Bal mumu, bazi merhem türü ilaçlarin yapiminda, kozmetikte krem ve dudak boyasi yapiminda ve disçilik alaninda kullanilmaktadir.
Polen, büyüme ve gelisme üzerinde etkili olmakta, zengin besin madde içerigi dolayisiyla insan beslenmesinde çok büyük bir öneme sahip bulunmaktadir. Ayrica tipta polen allerjisinin tedavisinde kullanilmaktadir.

Ari zehiri, romatizmal, gripal, ortopedik hastaliklarin tedavisinde, bunlarin yaninda mafsal iltihabi, deri kanseri, ekzemaya karsi kullanilmaktadir.  Ari sütü, brons astimi, damar sertligi, mide barsak hastaliklari, romatizmal hastaliklar, böbrek ve idrar yolu enfeksiyonlari gibi birçok rahatsizliklarin tedavi edilmesinde önemi rollere sahiptir. Ppropolisin antibakteriyel, antifungal, antiviral özellikleri bulunmaktadir. Romatizmal hastaliklara, üst solunum yolu enfeksiyonlarina, sindirim sistemi hastaliklarina karsi kullanilmaktadir. Dogal ürünlerle tedavinin gündemde oldugu ve üzerinde duruldugu günümüzde arı ürünleri, zengin besleyici özelliklerinin yaninda, tedavi edici etkilerinin oldugu da göz ardi edilmemelidir. Bal, polen, propolis, ari sütü, ari zehiri gibi dogal ürünlerin çesitli hastaliklarin tedavisinde kullanimi ile ilgili tibbi arastirmalar yapilmali, bu konu üzerinde hassasiyetle durulmalidir.

Bee Products and Their Importance on Human Health

Summary

Bee products with treatment methods called “Apitherapy” have been rapitly development in the world in recent years. Honey, pollen, royal jelly and bee venom produce as a result of Beekeeping activity. Those bee product used for many maldies as folk medicine. Honey, propolis, royal jelly has exellent antibacterial properties. Bee venom has antirheumatic propoerties and pollen used in immulogical disease.

Nuray ŞAHİNLER
M.K.Ü. Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Antakya / HATAY

Kaynaklar »»

Al Somai N., K.E. Coley, P.C. Molan, M. Hancockb, 1994.Susceptibility of Heliobacter pylori to the Antibacterial Activity of Manuka Honey. J.Royal Soc. Med. 87: 9-12.
Anonim, 1989 a. Polen. Türk Standartlari Enstitüsü. Ankara.
Anonim, 1989 b. Ari Sütü . Türk Standartlari Enstitüsü .Ankara.
Anonim, 1989 c. Ari Zehiri Tasarisi. Türk Standartlari Enstitüsü. Ankara.
Anonim, 1989 d. Propolis Tasarisi. Türk Standartlari Enstitüsü. Ankara.
Anonim, 1990. Bal. Türk Standartlari Enstitüsü. Ankara.
Anonim, 1992. Ari Sütü. Yem Magazin. Agustos Sayi:4 : 34-35.Ankara
Anonim, 1993. The Quarterly Newsletter of the American
Armon, P.J. 1980. The use of honey in the treatment of infected wounds. Tropical Doctor, 10:
91.
Ask-Upmark, E. 1967. Prostatitis and its treatment. Acta Med. Scand., 181: 355-357
Aslan, A ., A. Bayraktar, 1996. Ari sütlerinin Kimyasal Bilesimi ve Beslenme Açisindan önemi.II. Gida Mühendisligi Kongresi. Gaziantep.S:339-349. Apitherapy Society (many case histories and literature reviews) Vol.2
Buscigho, J.A. 1988. Anti-inflammatgory topical compositions containing lidocaine and diphenhydramine [and propolis]. USA Patent No.4 748 002, 5 pp.and 3. (see Annex for address)
Cherbuliez, TH., 1997. Bee Venom Therapy-A Review . International Coference on:
Bee Product: Properties, Applications and Apitherapy P:54. Israel. Dubaj, J.1988. [Agent for the regeneration of damaged tissue containing pantothenic acid
zinc, and extract of propolis.] Czech Patent No. CS 253 424, 13 pp.
Dumronglert, E. 1983. A follow-up study of chronic wound healing dressing with pure natural honey. J. Nat. Res. Council, Thailand, 15(2): 39-66
Genç, F., 1993. Ariciligin Temel Esaslari ,Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Ofset
Tesisi.Yayin No:149. Erzurum.286 s.
Ghisalberti, E.L., 1979 Propolis : Areview. Bee World 60(2):P: 59-84.
Grange, J. M.,1990. Peplyihanary and propolis as propolis promoters of the healing of ulcers in leprosy . Leprosy Review.61(2): 195.
Feraboli, F., 1997. Apitheropy in Orthopaedic Diseases. International Coference on: Bee
Product: Properties, Applications and ApitherapyP:55. Israel.
Firatli,Ç., F. Genç, M. Karacaoglu, V.H. Gençer, 2000.Türkiye Ariciliginin Karsilastirmali
Analizi Sorunlar-Öneriler. Türkiye Ziraat Mühendisligi V.Teknik Kongresi, s.811-826.
Fotin, A.V. and Gelmedova, N.N. 1981. (Treatment of allergic rhinosinusitis in children using honeybee venom). Vestnik Otorinolaringologii, (4): 42-44
Habermann, E., 1972. Bee and Wasp Wenome. Science 117:314-322.
Habib,F.K., M. Ross, A. Lewenstein, X. Zhang, J.C. Jaton, 1995. Identificationof prostate inhibitory substance in a pollen Extract.Prostate 26(3),P:133-139.
Haffejeei, E., A. Moosa, 1985. Honey in the Treatment of Infantile Gastroenteritis. Br.
Med. J. 290:1866-1867.
Hutton, D.J. 1996. Treatment of pressure sores. Nursing Times, 18:1533-1534
Iwasaki, M. 1990. Propolis -containing antibiotic ointments for atopic dermatitis treatment.
Japanese Patent No. JP 02 142 734 [90 142 734], 2 pp.
Kaftanoglu, O., Tanyeli, A., 1997.The Use of Royal Jelly Durig Treatment of
Childhood Malignancies. International Coference on: Bee Product: Properties, Applications and Apitherapy P: 51. Israel.
Katsilambros, N.L., Philippides, P., Touliatou, A., Georgakopoulos, K.,Kofotzouli, L.
Frangaki, D., Siskoudis, P., Marangos, M. andSfikakis, P. 1988. Metabolic effects of honey (alone or combined with other foods) in type II diabetics. Acta Diabetologica Latina, 25 (3): 197-203
Kel’man, I.M. 1960. Application of bee venom in sanatorium conditions. Pchelovodstvo,
37 (3): 52-54
Krell .R. 1996. Value-Added Products From Beekeeping. FAO Agricultural Services Bulletin
No. 124 Food and Agriculture Organization of the United Nations Rome. Meydanoglu, F., 1985.Ari Sütünün Bilesimi, Dietik, Terapatik Özellikleri. TÜBITAK Marmara
Arastirma Enstitüsü. Beslenme ve Gida Teknolojisi Ünitesi, Gebze/Kocaeli.
Molan, P.C., 1992. The Antibacterial Activity of Honey 1.The Nature of the
Antibacterial Activity. Bee World 73: 5-28.
Molan, P.C., 1997. Honey as an Antimicrobial Agent. International Coference onBee
Product: Properties, Applications and Apitherapy P:27.Israel.
Postmes, Th. J., M. M.C. Bosch, R. Dutrieux, J. Van Baare, M.J. Hoekstra, 1997 Speeding up the Healing of Burs Wiht Honey International Coference onBee Product: Properties, Applications and Apitherapy
P:36. Israel. 40(8): 912-913
Rembold,H., A. Dietz, 1965. Biologically active substancesin Royal Jelly. Vitamin and
Hormones. Vol.23: 359-383.
Rosenblat, G., S. Angonnet, A. Gorosit, M. Tabak, I. Neeman, 1997. Antioxidan Properties of
Honey Produced by Bees fed With Medical Plant Extracts. International
Coference onBee Product: Properties, Applications and Apitherapy P:49.Israel. Roman, S., C. Mateescu, E. Polas, 1989.Treatment of same Gynecological Diseases
with Apiterapetics. XXIX.th.Int.Cong.Of Apiculture.Bucharest.
Salem, S.N. 1981. Honey regimen in gastrointestinal disorders. Bull. Islamic Med. 1:358-362. Scheller, 1990. Plant origins of propolis: A report of work at Oxford. Bee World. P:30. Schmidt, J.O. and Buchmann, S.L. 1992. Other products of the hive. In: The hive and the
honeybee J.M. Graham, ed. Dadant & Sons, Hamilton, Illinois, USA. 927-988
Schmidt, J.O.1997.BEE PRODUCT Chemical Composition and Application.
International Coference on: Bee Product: Properties, Applications and Apitherapy P:15. Israel.
Schimdt, L.S., J.O. Schmidt, 1997. Medical Overconcern; What are the Real Allergic and
Healty Risks from Bee Products and Apitherapy. International Coference on: Bee Product: Properties, Applications and Apitherapy P:43. Israel.
Shambough, P., V. Worthington, J.H. Herbert, 1990. Differential effects of honey, sucrose, and fructose on blood sugar levels. J. Manipul. Physiol. Therapeutics, 13(6):322-325
Sönmez,R., Ö. Altan, 1992 .Teknik Aricilik. Ege Üniversitesi Basimevi Bornova/ Izmir. White, JR, W., 1984. Honey. The Hive and Honey Bee (7 th ed) Dadant and Sons, Hamilton,
IL.USA, : 491-530.
Xie,Y.B., W. Li, 1994. Effect of Bee Pollen on Matternal Nutrition and Fetal Growth. Hua-
Hsi.I.Ko.Ta.Hsueh.Pao.25(4):434-437.
Yatsunami, K. and Echigo, T. 1985. Antibacterial activity of royal jelly. Bulletin of the
Faculty of Agriculture, Tamagawa University No.25, 13-22.
Ziai, M.R. and Blume, A.J.H. 1990. Mast cell degranulating peptide: a multi- functional neurotoxin. J. Pharm. Pharmacol. 42(7): 457-461.

Diğer Haberler