Tıbbı ve Aromatik Makaleler

Doğanın işaret dili: İşaretten Yaşama…

<b>Doğanın işaret dili:</b> İşaretten Yaşama…

Bir bitkinin nasıl şifa verdiğini anlamak tarih boyunca merak konusu olmuş. En yaygın kanaat “Deneme yanılmayla bitki bilgisi elde edilmiş ve nesilden nesile üzerine ilave edilerek günümüze kadar gelmiştir” şeklindedir.

Doğanın işaret dili, Kadim topluluklar çevreleriyle bütünlük ve etkileşim halinde bir yaşam sürdürdüklerinden duru bir bakışa sahiplerdi. Baktıklarını “görüp”, seslerini “duyar” ve yaşamlarını böylece sürdürüyorlardı.Çevrelerindeki her şeye bir başka şeyin işareti, bağdaştırıcısı gözüyle bakarlardı. O sebeple de bitkilerle, hayvanlarla, toprakla, havayla, suyla, rüzgârla konuşabiliyorlardı. Buradaki konuşabilmeyi, zahiri anlamından ziyade “görünenin ifade ettiği gerçeği anlama, kavrama istidadı” şeklinde düşünüyorum. Bitkilerin şifası ile ilgili halen günümüzde de kabul gören “The Doctrine of Signatures – İşaretler veya İmzalar doktrini” teorisi de doğayı okumak üzerine kurulu bir yaklaşım biçimi. Paracelsus ve Galen bu görüşün öncüleri.

Bitkilerin dışının içini yansıttığını düşünülür.

Temelinde hastalığa, organa benzeyen bitkilerin benzediği organa iyileştirme etkisi olacağına dayanır. Bitkilerin dışının içini yansıttığını düşünülür. Nicolas Culpeper (1616-1654) astrolojik özellikleri de ekleyerek bu görüşe boyut kazandırmıştır. Homeopati, Bach Çiçekleri, Robert Thomas Cooper metodu gibi tedavi şekillerinin temelinde bu görüşün izleri görülmekte. Kanıta dayalı düşünme biçiminin ağırlık kazanmaya başlamasıyla bu doktrin unutulmaya yüz tutmuş, 19. Yüzyıldan itibaren Geothe, eserlerinde yer vererek yeniden hayat bulmasını sağlamıştır. İmzalar doktrini, bitkilerin rengi, şekli, dokusu, kokusu ve yaşadığı alanın özelliklerine göre hastalıklar arasında bir bağlantı kurar. Bitkinin rengi insandaki bir organın ve salgının rengine, bitkinin şekli insandaki bir organın şekline, bitkinin yaşama alanındaki genel özelliklerle hastalık nedenleri benzetilir.

İlginizi çekebilir: Nazım Tanrıkulu Özel Röportajı

Benzerliklerine Göre İpuçları


Ceviz (Juglans regia)

Bu konuda hepimizin aklına gelen bitkidir. Ceviz ve beyin arasında bir benzerlik olduğu hemen fark edilebilir. Cevizin en dış yeşil kabuğu kafa derisine, altındaki sert kabuk kafatasına, içteki zar beyin zarına ve zar altındaki kısım da beyne benzetilir. Araştırmalar da ceviz ve beyin arasında bu benzerliği destekler niteliktedir. Gümüş iyonu içeren tek meyve ceviz meyvesidir. İnsan vücudunda gümüş iyonuna ihtiyaç duyan tek organ beyindir. Ayrıca beynin ihtiyaç duyduğu Omega 3, Omega 6, A, B ve E vitaminlerini de içerir.

Mürver (Sambucus nigra)

Ülkemizde yeterince kıymeti bilinmeyen bir bitkidir. Çiçekleri ve meyveleri tedavide kullanılır. Mürver sap ve genç dallarının içi boş olması ile kan akışını sağlayan damarlara benzetilmiş. Mürver kan dolaşımını düzenleyici etkisiyle günümüzde de kullanılmaktadır.

Öksürükotu (Tussilago farfara)

Tahriş edici kuru öksürük ve boğmaca öksürüğü, akut ve kronik bronşit amfizem, astım gibi solunum yolları rahatsızlıklarında günümüzde de kullanılan bir bitki. Yaprakları ve sapları üzeri mukus tabakasını andıran tüylerle kaplı ve nemli yerlerde yetişir. Bu özelliklerinden hareketle bitkinin yukarıdaki hastalıklarda kullanılabileceği düşünülmüş.

Ökseotu (Viscus album): Birçoğumuzun adını bilmediği ama farkında olduğu parazit bir bitkidir. Armut, çam, söğüt ve ahlat ağaçlarında Anadolu’da bolca görülür. Meyvesiz sap ve yaprakları tedavide kullanılır. Genellikle ağaç üzerindeki zayıf dallarda, ur benzeri dokular üzerinde yeşerip büyüdüğü görülür. Bitkinin bu özelliği ile kanser arasında bir bağlantı kurulmuş. Kanser tümörleri ile ağaç dokusundaki tömürler ve ağacın zayıf dalları ile “zayıf düşen” insan arasında bir benzetme yapılmış. Günümüzde kanser tedavisinde kullanılan bu bitkiden elde edilen bir ilaç bulunmaktadır.

Yabanmersini (Vaccinium myrtillus): Ülkemizde Karadeniz bölgesinde yetişir. Likapa adıyla bilinir. Yaprak ve meyveleri tedavide kullanılır. Yabanmersini meyveleri ile göz arasında bir benzerlik kurulmuş. Dolayısı ile göz hastalıklarında kullanmışlar. Günümüzde de yabanmersininin göz hastalıklarına (göz tansiyonu, görüş kaybı, göz yorgunluğu vb.) karşı etkinliği çalışmalarla desteklenmiştir.

Alıç (Crataegus monogyna): Anadolu’da yaygın olarak yetişen tıbbi bitkilerdendir. Çiçek ve meyveleri tedavide kullanılır. Beyaz çiçekler açan çalı formunda kırmızı meyveli bir bitkidir. Bitkinin meyveleri kalp arasında benzerlik kurulmuş. Yapılan bilimsel çalışmalarda alıç çiçek ve meyvelerinin kalp güçlendirici, koruyucu olarak kullanımı desteklenmektedir.

Bu örneklere ek olarak barbunya ile böbrek, tatlı patates (Ipormoea batatas) ile pankreas, tıbbi papatya (Matricaria recutita) ile rahim, zencefil (Zingiber officinale) ile mide, İbn-i Sina otu (Eupatorium perforliatum) ile kemikler, avakado ile rahim, havuç kesiti ile iris arasındaki benzerlikler ve bu organların hastalıklarında kullanımlarını verebiliriz.

Diğer Benzerlikler

Bu vesile ile Lokman’ın bitkilerle, Hz. Süleyman’ın kuşlarla konuşmasını bu nazariyeden hareketle bir kere daha irdeleyebilir, Doğanın işaret dili, doğanın dilini anlamaya çalışabiliriz.

Kaynaklar »»

NatureLife Dergisi – Sayı: 14  –  Eylül,Ekim 2012